İki Milletvekili, 8 Belediye Başkanı, 14'ü İl Genel, 11'i Belediye Meclis Üyesi, birçok Sivil Toplum Örgütü, yerel gazeteleri ve onca köy muhtarının bulunduğu Ardahan'ı kimin yönettiğini sormak acaba doğru bir sorumudur?
Bilmiyorum ama ben sorup, sizden cevap vermenizi bekleyeceğim..
Çünkü Valisinin, Rektörü'nün, Kaymakamlarının, yüzün üzerinde büyük, küçük yöneticisinin bulunduğu bir kenti kimlerin yönettiğini merak ettiren şeyin ne olduğunu düşündüğünüzde, birlerinin bu şehri gizliden yönettiğini ve bunların bir kaç kişinin akıl danışmanlığı ile bu kenti tek başlarına yönettiğini göreceksiniz.
Çünkü iktidarı, muhalefeti, siyasisi, gazetecisi olmasına karşın bu kentte yaşanan sorunlardan ziyade iktidar vekilinin yakınlarının başta olmak birilerinin işi yürüsün, bir diğerlerinin dedikleri olsun gibi bir yönetim anlayışı var.
Örnek mi en son olarak Ardahan Üniversitesi'nin düzenlediği ve tez bile bitiremeyen bir kaç prof olamamışların aldıkları bir kaç maaş, ödenek, yolluk karşılığında verdikleri sözde Ermeni belgeleri tarihi dersler, TOBB'lu toplantılar gibi kıytırıktan öteye gitmeyen, hayvancılık başta olmak üzere bu kentin sorunlarına çözüm aranmayan sempozyumu örnek gösterebiliriz.
Biri demiryolu olmak üzere 3 Gümrük Kapısı olmasına karşın sınır ticaretinin sıfır denecek derecede yapıldığı, hayvancılığın ithal et ve samana mahkum olduğu, işsizliğin yeşil kartlarla kapatıldığı, yoksulluğun yanmayan sydv kömürü ile ısındırılmaya çalışıldığı, göçün hızlı devam ettiği bir Ardahan'da gümrük kapıları için bir çalıştay yapmayanlar bu kente alakasız işlerle yön veriyorlar.
Yerel İrade Platformunda, stk'lardan, başından, muhtarda haberdar olmayan, kendisinin nerde olduğunu anlamayan hep ildışında olan yerel yöneticilerin o oturdukları ön koltuklarda onurlandırıldıklarını sanarlarken, aslında ipin ucunun kendilerinde olmadığını anlamadıklarını da söyleyebileceğimiz bu kentte birileri de kentin, yani vilayet olmanın gücünü kırmanın peşinde olduklarını söyleyebiliriz.
Örnek mi?
Bugünler de ağızlarında kürdan ile Ardahan'ı değil, kendilerini çokta tanımayan vali ve basınla ile poz verip, kendilerini tanıtırlarken beleşten aldıkları 350 bin TL.'den 'masraf ettik' deyip işi bir kaç kaşar ve Damal bebeğiyle kapatmak için Ardahan'a gelen İstanbul’da ki KAI diaspora çetesi..
Burada ki ince hesabın Ardahan'ın değil, bir iki kişinin siyasi hesapları için olduğunu anlamayan kentin siyasilerin ellerinde ki ipi başkalarına kaptırmış olduklarını da anlamazlar..
'Bunların dışında başka örnek var mı?' diye soranınız Ardahan adına ilk kez yapılan etkinliğin bir anda unutturulması ve adının adeta çöp edilmesi..
İşte size birileri bu kentle ilgili kararlar alınırken bu kentliye, bu kenti yönetiyorum diyenlere hiç bir şey denildi mi, fikir alındı mı?
Tabiki hayır..
Kısacası; Ardahan'da işlerin adeta Allahlılığına yürüdüğünü söyleyebiliriz.
Tabi bu yürüyüşte birileri malı götürür, bir diğerleri siyasi hesaplarının bürokrasi üzerinde tutmasını sağlar..
Ve bizde hep merak eder, sorarız, 'Bu kenti kim yönetiyor?' diye..
Vallahi bana sorarsanız bu kenti Ardahanlının yönetmediği kesin de gerisini siz merak edin, cevabını da siz çantacılara bulun derim..