Reklam
Bugun...
Cumartesi ölümü...


Fakir Yılmaz Yazıyorsam Sebebi Var
fakiryilmaz323@hotmail.com
 
 

Bir kuş misali uçup giden hayatın ne kadar kısa olduğunu bir kez daha his ettiğim haberi aldığımda şaşırıp, şok olurken bu haberi nasıl yapacağımı düşündüm.
Çünkü hep örnek aldığım babamın bizi yetim bırakıp, giderken beni yerine bıraktığını ve kardeşlerim başta olmak üzere ailemin büyüğü olarak beni tayin etmişti anamız dediğimiz ablam ve benden büyük bir abim olduğu halde..
Yani aile büyüğü olarak beni tayin ettiğin ben, 'baba kardeşim, son beşiğimiz, gülen yüzümüz Deniz'in o güzel kalbi kriz sonucu durdu!..' diye yazıp, haber mi yapacaktım. Yoksa, 'bak baba o seni bizden daha çok seviyormuş, özlemine dayanamadı bizden erken sana mı geldi..' diye yorum mu yazacaktım?!..
'-Evet, gazetecisin acıda olsa bu haberi de vereceksin, her cumartesi günü ele aldığın ve iç dünyanı anlattığın düşüncelerini aktardığın gibi kardeşinin öldüğünü de yazacaksın. Ki; hatırlarsan benim öldüğümü de yazmış, işin olan gazeteciliğini yapmıştın.. ' diyor gibi bir sesle bana o dünya da seslenen babamı bu kez dinleyememiş ve kardeşimin ölümünü ben değil, benim kadar üzülen dost eş, arkadaş, meslektaşa bırakmıştım..
Ama elimin 'Kardeşim öldü' diye yazmaya kalkmadığı, göz yaşlarımın durmadığını anlatamasam da babama olduğu gibi gazetecilik dürtüme direnememiş, kısa da olsa ve 'Kardeşim öldü' diye yazamadıysam da paylaştığım ağıt dolu müziklerle donattığım kısa mesaj ve resimlerle bunu ima edip, kara haberi dost, eşe, arkadaşa ve sevdiklerime haber vermiştim, kardaşımı toprağa vermek için tüm programlarımı iptal edip, İstanbul'dan sevgilim Ardahan'a doğu yola çıkarken..
Çıktığım yol boyu gelen onca telefona cevap vermeye, acımı benimle paylaşıp, güzel mesaj ve dilekleri ile azda olsa bana unutturmaya çalışan dostlarımızın benden daha çok üzülüp, yutkunarak 'Fakir başın sağ olsun, Allah sabırlar versin, senin kadar bizi üzülen kardeşin cennetlik olsun' dileklerinde bulunurlarken o bitmez denen uzun yolun nasıl olup, bittiğini bile fark edememiş, yorulmamış, gelip, Deniz kardeşime ulaşmıştım.
Ve dinimizin dediği o güzel bir günde, cuma namazı ardından kardeşimi sevenlerimizle birlikte köyümde, babamın ve sevdiklerimin olduğu mezarlıkta bir canımı daha analarımın, bacılarımın, kadınlarımızın o ağıtları eşliğinde toprağa verip, gönülleri bizimle olan tüm dostlarla 'ayaklarınıza sağlık' dediğim dostu, arkadaşım, kardeşlerim, akrabalarım, Ardahanlılarım, tanıdıklarım' diyerek hepsiyle tek tek selamlaşıp, 'merhaba, hoş geldiniz' demekten yorulup, ağıran ellerimle o sıcak elleri kalben sıkıp, hareket etmekten zorlanan dilimle teşekkür etmiş ve gelip, bayılırcasına düştüğüm yatağımda deliksiz uyumuştum.
Uyandığımda meslektaşım, Suat İncedere'nin 'Acı ölüm, Genç ölüm..' başlıklı görüntülerini izleyip, yeniden ağlayarak bir cumartesi yazısını daha zor bir atmosfer içinde bitirirken her cumartesi günleri ele almaya çalıştığım ve iç dünyamı, aşklarımı anlattığım yeni bir cumartesi yazımın, 'Cumartesi ölümü' başlığını hak edip, yine aşk dolu olduğunu ve bu aşklardan birinin daha ölüp, beni ağlattığını, üzdüğünü his ediyordum sağımda, solumda duran telefonlarımın acı acı çalmaya devam ederken..


Bu yazı 1475 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

YouTube ArdahanTV Kanalımızı İzliyor musunuz?


YUKARI