Kuruluşundan bu yana uzun yıllar sağcı siyasetçilerin idare ettiği ülkemde sağken haklarında denmeyenin bırakılmadığı siyasiler ölünce bir hayli değer kazandıklarına bir kez daha şahit oluyoruz. ‘Çoban Sulo’ lakaplı Süleyman Demirel’in ölümü haberi ardından günlerdir ekranlarda, gazetelerde şapkası havada, gülen yüzlü Demirel’i görüp, izliyoruz..
Bir değil iki çağı, yani neredeyse 100 yılı devirmek üzere hayata göz yuman Süleyman Demirel’in solculara neler ettiğini bilen solcular, o yapılanları sanki bilmezlermiş gibi solcu görünen belediyelerin bile bayrakları yarıya indirdiği şu günlerde kimi gerçek anlam da, kimi ise timsah göz yaşları ile yaman ağlıyor..
Her askeri darbe de ya müze edileceği ilan edilen Güniz sokağa, yada oradan daha rahat bir yere gönderilip, solcuları işkencehanelere, zindanlara dolduranların da yas tutuğu şu günlerde Demirel’in yaşının yarısını iktidar da geçirdiği sürede bu ülkeye erdiği zararlarda masaya yatırılıp, tartışılırken, özellikle ekranların hiç bu yönüne değinmediğini de görmekteyiz..
Yaşanan olumsuzluklara, ‘Dün dündür’ diyerek acı gerçeklerin kendi koltuğundan daha önemli olmadığını ima eden Süleyman Demirel’in ve onun zihniyet sağın ülkede nice derin yaralar açtığını, başta kontrgerilla, faali meçhul cinayetler olmak üzere yeğeninin yolsuzlukları, Çağlarların bankaları boşaltılmasın da görmeyenlerin bugün döktükleri göz yaşları ile gerçek babalarının öldüğünü de ortaya koymaktalar.
Evet, her insanın sonu olan ölümü tadan Demirel’de öldü..
Evren’de bir süre önce ölmüştü..
Ama onların savunduğu zihniyet bu ülke de hala iktidar, hala yönetimde..