Çocukların bile öldürüldüğü savaşı körüklemek için avuçlarını sıkıp, dişlerini gıcırdayarak, ‘Merak etmeyin bizde 2 binini öldürdük’ diyebilenlerin olduğu ülkem de gazeteci dövülmesi ne kadar önemli ve flaş haber olabilir ki?..
Bilemiyorum ama meslektaşım Ahmet Hakan’ın dövülmesi ardından onca öldürülen, hapislere atılan, büroları basılan, bizim gibi akradite uğrayıp, tazminat ve resmi ilan baskısı altında tutulan gazetecilerin ne akla hizmet ettiğini düşünmedim değil..
Çünkü faşist bir yönetim özlemi içinde olanlara karşı Don Donkişotluk yapmak artık mantıklı gelmediğini bana söyleyen bir arkadaşım kendisi gibi biz gazetecilerin de bunlara teslim olmasını ister gibiydi..
Yani hepimizin birisinin başkan olması için kurulan kirli havuza girip, yüzmemizi, aksine ödülünü aldığım Alevi Metin Göktepe, Kürt yazar Musa Anter gibi yada Ermeni Hrant Dink gibi öldürebileceğimizi yada Ahmet Hakan gibi evimize giderken ölesiye dayak yiyebileceğimizi ima ediyordu, Ahmet Hakan’ın dövüldüğünü öğrenip, ‘beni düşünüp, uyarıp, korumak için koşa koşa yanıma gelen arkadaşım..
Her gün ekranlara çıkıp, biz gazetecilerin de aralarında bulunduğu demokrasi yanlılarına parmak sallayanların tahrik ettiği faşist kafaların bu ülkenin geleceğiyle oynadıklarını fark etmeden yaptıkları saldırıları durduracak olanın yine direnmek olduğunu anlattığım arkadaşıma bir adım geri atıldığı taktirde teslimiyetin yaşanacağını anlatmaya çalışırken aynı arkadaşımın bu yazımın da gittikçe sertleştiğini işaret edip, ‘Yapma’ dediğini görürken gülümsüyordum ve kendisine dönüp, ‘Git bu uyarını bana değil, Ahmet Hakan’ın döven faşolara ve arkasındakilerine anlat. Anlat ki bu ülkeyi onlara teslim etmeyeceğimizi anlasınlar' dedim..