Bugün bizim de gazetemizde yer alan Hürriyet Gazetesinin Başkan Erdoğan’a yönelik ele aldığı açık mektubu okurken içim acıdı desem inanın..
Çünkü bir gazeteci bir gazetenin devletin imkanlarını elinde tutan iktidarın, gücün karşısında nasıl bir durumda olduğunu en iyi anlayandır..
Hürriyetin, ‘SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA SESLENİYORUZ’ başlıklı Başkan Erdoğan’a yönelik ele aldığı açık mektubu okurken en çokta son satırları beni derinden etkiledi..
Çünkü resmi bir evrakı yazarken devletin 50 A 4 kağıdını harcayanların haber ve yorumlarımızdan rahatsız olup, bize yönelik, ‘Nokta virgülü koyamamışsınız, yada daha önce yaptığınız habere benzer haberi yine yazmışsınız’ diyerek baskı uyguladığı memleketin en ücra köşesinde ki gazete ile tüm dünyanın yakından bilip, okuduğu gazete aynı sıkıntılarla karşı karşıya olan bir ülkede gazetecilik yaptığımızı bir kez daha anladım..
Delik deşik edilen, hatta Başkan Erdoğan’ın başkan olduğunu unutup, bir parti lideri gibi mitinglere çıktığı şu günlerde artık dinlenilmeyen Anayasa’ya konulan, ‘Basın Hürdür, Sansür Edilemez’ lafının ne kadar özgür olduğunu da ortaya koyan Hürriyet Gazetesinin hiçte Hürriyet’te olmadığını gördüğümüz açık mektup ardından hem başkandan, hem de başbakandan gelen zılgıtlarda acı veren diğer acı bir olay..
Evet, ‘Sayın Cumhurbaşkanı... Eğer kastınız, Anayasa’nın güvencesi altında olan basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eleştiri özgürlüğü gibi haklarımızı kullanmaktan korkmak ise... Bu özgürlükleri hiç korkmadan savunacağımızı bilmelisiniz.’ diye biten Hürriyet Gazetesi’nin dünkü başkana açık mektubu biz gazetecilerin yaşadığı hali anlatmaya yeter, artar bile..