Yeni bir seçime doğru gittiğimiz şu günlerde Ardahan’ın da içinde bulunduğu ülkemde hangi partinin, hangi adayın kazanacağının yoğun bir şekilde tartışılırken, benimde derdim Ardahan’ın kazanmasıdır..
Ardahan’lı kazanması içinde Ardahanlının aradığında telefonuna çıkan, onların sorunlarına eğilen, ‘Kardeşim kazı kayıp olan beni arıyor’ demeyen, burnundan kıl aldırmayan vekilleri olmasın diye çabaladığımız bu süreçte zaman zaman hedefte olmuyor değiliz..
Çünkü benim yukarıda ki amacım doğrultusunda ki amaçlarım başta AKP’liler tarafından olmak üzer bir çoklarınca partizanlaştırıldığını görmekteyim..
Benim her seçim öncesi ve seçimler ardından iktidar ile barışık olmadığımı ve siyasilerle hep kavgalı olduğumu da belirtenlerin anlayamadıkları tek şey benim parti ve siyasilerden beklediğim kendimle ilgili değil, Ardahan’ımın da için de bulunduğu ülkemin geleceği, barışı olduğudur.
Ben şahsım bir şey isteseydim, İsmet Atalay ile, Faruk Demir ile, Kenan Altun ile, Saffet Kaya ile, Ensar Öğüt ile, Dr. Taşkın Aktaş ile ve de Orhan Atalay ile en barışık biri olur ve özel sorunum varsa onlara çözdürmeyi de bilirim..
Ama benim derdim beceriksizlerle değil, Ardahan’ın her köşesine eşitçe bakan, insanların telefonlarına cevap veren, onların sorun, sıkıntılarını kendisine dert eden partiler ve milletvekilleridir..
Onun için inadına Ardahan, inadına Barış diyorum..
Öyle ki başta Göle olmak üzere Çıldır’ın, Hanak’ın, Damal’ın, Posof ve Hoçanın da benim dediğimden farklı bir şey demediğini biliyorum..
Bu da Ardahan’da, bu ülkede hep birlikte yaşama inadının içinde olmaktır..