Üretmek kelimesi, en kutsal kelimelerden biridir. Kelime alamı: Aynı türden canlıları çoğaltmak. Ekonomik bir etkinlik sonucu ürün elde etmek. Oluşturmak, yaratmak, meydana getirmek...
Üretilen her şey çok büyük değer arz eder.
İster tarım ister hayvancılık ister sanayi ister bilim ister felsefe hiç fark etmez; bir yerde üretim varsa orada güzel şeyler var demektir.
Üretimin olmadığı yerde; yokluk, kıtlık, kargaşa, savaş vardır.
Dünyaya şöyle bir bakarsanız, ne demek istediğim daha net anlaşılır.
Son yıllarda üretimden iyice elimizi ayağımızı çekmiş durumdayız.
Sürekli tüketiyoruz.
Et, süt, tahıl ürünlerini bile ithal ediyoruz.
Ürettiğimiz bir şey yok…
Tüketim adeta teşvik ediliyor, özendiriliyor…
Üretimle ilgili özendirici bir çaba yok…
Teşvik etmek, ödül vermek, onura etmek...
Sanat, edebiyat üretmek mi?
Elli tane engel çıkar önüne…
Güçlü bir ülke olabilmenin yolu üretmekten geçer.
Ülkeler ürettiği oranda güçlü atfedilir.
Çin, Japonya, Güney Kore, Rusya söylemeye bile gerek yok Avrupa ülkeleri …
Bu ülkeler ne kadar güçlüler değil mi?
Neden güçlüler?
En çok onlar üretiyor da ondan.
Bizde gencinden, yaşlısına; kadınından, erkeğine; okumuşundan, cahiline; köylüsünden, şehirlisine; zengininden, fakirine; toplumun hangi kesimini ele alırsanız alın, hiç fark etmez üretmeme hastalığı var.
Ülkede üreten yok…
Tüketen bir toplumuz…
Bir açgözlülük içinde her şeyi tüketiyoruz.
Üretip de ne yapacaksın! Üç günlük dünya! Ye iç yat; gez toz…
İyi de bu dünyaya ne için geldik?
"Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için