Seneca'yı tanıyorsunuzdur; imparator Neron'un hocası, filozof ..
Demiştir ki;
Hiçbir zaman kader tanrıçasına güvenmedim, bana huzur verdiği zamanlarda bile.
Bana bahşettiği her şeyi (parayı, mevkii, gücü) öyle bir yere koydum ki geri almak istediği zaman beni rahatsız etmeden alabilsin.
Bütün bu sahip olduğum şeylere belli bir mesafede durdum ki istediği zaman onları bulundukları yerden rahatça alsın, benden söküp koparmasın.
İnsanın en kötü kaderle karşılaştığında bile gülebileceğine inanan filozofun bütün hayatı sanki bu söylediğinin sınavı olarak geçmiş.
Kazandığı bütün serveti ve ünü sürgüne gönderildiğinde kaybetmiş, akabinde Neron’a hoca olduktan sonra kaybettiklerini yeniden kazanmış.
Sonra bir bahar gecesi kırmızı pelerinli, gümüş tolgalı, üstü kartal işlemeli sandaletler giyen askerler onun kapısını çalmışlar...
İmparator Neron’un "ölüm emrini" iletmek için.
Evindeki dostları ağlamaya başladığında onları azarlamıştı. Bir bilge en kötüyü bile gülerek karşılamalıydı çünkü.
Seneca, önce hayranı olduğu Sokrat gibi baldıran zehiri içmişti ama zehir onu öldürmeye yetmemişti...
Sonra eski adetlere uyarak bileklerini ve diz kapaklarının arkasındaki damarları kesip sıcak suyla dolu bir küvete yatmıştı, yine ölmemişti.
Kader bazen almasını hiç istemediğinizi alırken bazen de alması için yalvardığınızı çok yavaş alıyor...
Seneca, bütün o acılar içinde ölene kadar hep gülümsemiş, dostlarını teselli etmiş..
Talihsizlikler karşısında sükunetinizi kaybetmemenizi söyleyen felsefeye olan inancınız nereye gitti, demiş.
Acılar karşısında sağlam durulması gerektiğini söyleyen bir felsefi görüşe inanıyor ve bunu metanetle ispatlıyor.
Aksine bir davranış, bir korku belirtisi, onun yanlış bir görüşü savunduğunu ortaya koyacaktı, ki bu Seneca için ölümden bile beterdi...
Gülümsemiş ölüme giderken..Kendisiyle birlikte ölmek isteyen karısının elini şefkatle okşamış.
Seneca;ölüme ve acılara gülümseyen filozof..
Seneca için ölümden acı tek birşey vardır, yaşamın anIamını kaybetmek...
Acıya, ağrıya, kedere ve gama gülümsemek her baba yiğidin harcı değildir, bize bunu Sokrat ve Seneca öğretmiştir...
Ben yaşamın her anının çok değerli olduğuna inananlardanım, mutlu veya mutsuz farketmez..
Ben seviyorum yaşamayı, tebessümü ve gülümsemeyi..
Gülümsemek ve güldürebilmek..
Bize düşen budur.
Hani biz söz varya, "soytarılık etmeden güldürebilmek seni, Ekmek çalmadan doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe, bütün aydınlıkları içine süzebilmek...Seneca'nın izinden...
Gülümsemek ve güşülüne sevdalanmak, bir devrimci gibi gülümseyerek yaşamak.
Ve severek, sevilerek...
Üstad Seneca'ya saygıyla...
vesselam