Erdoğan; Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumunun farkında ve bu avantajlarını etkili bir silah olarak kullanmaktan da çekinmeyecektir!
Ne var ki; içerde durum pek iç açıcı değil.
Suriye macerası, doymak bilmeyen obur cihatçı ekibini doyurmaya ekonomisi daha fazla dayanamadı.
İçerde işler iyi gitmiyor ve Erdoğan desteğini gittikçe kaybediyor.
İşte tam da şu sıralarda Putin devreye girerek Erdoğan’ın ekonomik ve siyasi çaresizliğini kullanarak ABD ve Batının uyguladığı ambargoyu delik deşik etti.
İçerde güçlü bir Avrasya lobisiyle kuşatılan Erdoğan için Ruslarla işbirliği yapmaktan başka çare kalmamış gözüküyor.
Ruslar da bunun farkında ve NATO’yu etkisizleştirmek hatta parçalamak için Türkiye ile ekonomik ve askeri alanda ilişkilerini geliştirme, Türkiye’yi Batıdan ve NATO(ABD)’den uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyor
Öyle anlaşılıyor ki; Ruslar bundan sonra da sık sık dış politikadaki sorunlu alanlarda Erdoğan’ı sahada tutmayı sürdürecektir!
Suriye konusunda istediğini alamayan Erdoğan bu ilişkilerini nakte çevirerek merkez bankasını rahatlatmak için kullanacaktır. Ruslar da bu kanalları açabilir!
Bütün bunlara NATO/ABD ve Batı niye sert tepki koymuyor?
Öncelikle Batı koyamaz!
Koyamaz çünkü; bu kışı donarak geçirmek istemiyor!
Amerika içinse, Erdoğan’a daha fazla baskı yaparak Rusya’nın kucağına atmak istemiyor!
Hal böyle olunca da Erdoğan bir şekilde dış politikada önemli bir aktör olarak kendine bir alan açmış oluyor.
İçerde de AKP’nin hala da birinci parti olması Erdoğan’a son bir şans veriyor.
Mutfaktaki yangını söndürebilir ve Kürtleri altılı masadan uzak tutabilirse hala bir şansı var.
Bütün bu politik oyunlar sonunda Kürt oylarının belirleyeceğini de biliyor, hatta yeniden Kürtlerle uzlaşmayı düşündüğünü de tahmin etmek güç değil.
Ne var ki, MHP’nin freniyle olduğu yerde çakılıyor.
Doğal olarak da geriye bir tek şey kalıyor; HDP’yi şeytanlaştırarak muhalefetten uzak tutmak!
Şimdiye kadar bunu başardı!
Muhalefetten hiç kimse korkudan HDP’nin yanında görünmek istemediği gibi, ismini dahi anmak istemiyor!
İnanılmaz dominant, kutuplaştırıcı bir siyaset izliyor. Emrindeki medya ordusuyla 24 saat nöbet tutturuyor. Çizgiyi aşan kim varsa acımıyor, canına okuyor, teşhir ve tecrit ediyor!
Dış politikadaki bu gelişmelerin içeriye yansıması nasıl olur, bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ana muhalefetin durumu da içler acısı.
Yıllardır yerinde patinaj yapıyor. Ne kısalıyor, ne uzuyor. Olduğu yerde sayıyor. Dış politikada adeta Erdoğan’ın arkasında hizalanmışlar.
Özellikle Suriye politikasında tam bir şahin duruşları var!
Kürtleri neden vurmuyor diye, feryat figan ediyorlar. Hal böyle olunca da AKP’nin hala birinci parti olmasına şaşmamalı.