Aşk bir gün sadakat ile karşı karşıya gelir.
Aşk der ki ‘Benim olduğum yerde seni kimse tanımaz.’
Sadakat cevabını sakınmadan iletir.
‘Sadakatin olmadığı yerde aşk mı olur!’
‘Hadi deneyelim’ der aşk.
Yıllardır birlikte olan bir çift bulurlar. Aşk hemen eşlerden birine okunu saplar. Oku yiyen eşin içini heyecan kaplar. Anlamsız bir özlem duymaya başlar. Bu özlem duygusu O'nu boşluğa düşürür ve eşinden git gide uzaklaşmasını sağlar. Kalabalık bir grup yemeğinde gözüne ilişen birine âşık olur ve eşi aklından uçup gider.
Bu durumda aşk kazanır, sadakat kaybeder.
Kaybeder ama ‘Benim olmadığım yerde aşk da olmaz.’ der, sadakat.
Aşk ve sadakat kavgaya tutuşurlar. Bu kez de sadakat denemek ister.
Yine aynı çiftin yanına giderler. Sadakat, aldatan eşin içine pişmanlık düşürür. Bu pişmanlık yüreğine hançer gibi saplanır. Soluğu eşinin yanında alır. Gerçekte âşık olduğu kişinin eşi olduğunu fark eder ve ihanete düşmeden aşklarına kaldıkları yerden devam ederler.
Bu deneyde de sadakat kazanır ve aşk kaybeder.
Hal böyle olunca aşk der ki ‘Şimdi anlıyorum, senin olmadığın yerde ben zaten yokum. Benim olmadığım yerde ise sen yoksun.’ der.
Aşk ve sadakat kardeşlik yemini eder ve el sıkışırlar.
‘Sonsuza kadar...’
Bir ilişkide en önemli şey aşk ve sadakatin iki gönülde de birlikte yer alması. 'Sonsuza kadar' diye yemin eden çiftlerin bu sözlerini daima anımsamasını dilerim.