Reklam
Bugun...
ROTA OLUŞTURULAMADI


Sevinç Akçetin Alarslan DEĞİŞ/ME DEĞİŞTİR/ME
akcetinsevinc@gmail.com
 
 

Tüm dünyada olduğu gibi, yaşadığım topraklarda da kurulu bir düzen vardı ve herkes bu düzene ayak uydurmak zorundaydı. Doğ, büyü, oku, çalış, evlen, çocuk yap, emekli ol ve öl. Tüm dünya gibi yaşadığım toprağın da sloganı bu. Gerçi kullanma kılavuzu gibi pek çoğumuza güvenli bile gelebilir. Düzenin kendisine itirazım yok. İtirazım dayatmalarla –mış gibi hayatlar yaşamaya.

Kurdukları toplumsal otoriteyle, bizi rafine ederek, uzaktan kumandalı arabaymışız gibi hayatın içine bırakıyorlar. Düşünsenize, gemi sizin, kaptan sizsiniz, okyanus sizi bekler ama dümen başkasında...

Bu döngü içinde, onların çizdiği rotada ilerlemediğimden, hep mutsuz olacağım düşünüldü. Aslında mutlu ya da mutsuz olmam kimsenin umurunda da değildi. Bir kurallar dizini vardı ve aileler onu uyguluyordu. Bir anlamda, her birey ailesinin kaderini yaşamak zorunda kalıyordu. Babadan oğula geçen şirketlerden tutun, babaanneden geline takılan yüzük serüvenine kadar durum hep aynı... Nadiren de olsa bakkal bir babanın doktor oğluna rast gelebilirsiniz ama üst düzey bir fabrikatörün öğretmen oğlunu görmek neredeyse imkânsızdır. Çünkü o çocuk okulunu bitirdikten sonra şirketin başına geçmek zorundadır.

Eğitimin ya da bırakılan “manevi” mirasın, parayla hiçbir alakası yok. Bir ailenin çocuklarına bırakacağı en değerli mirasın, hayatları ile ilgili kararları kendi hür iradesi ile alabilecek karakterde, özgüveni yüksek çocuklar yetiştirmek olduğunu düşünüyorum.

İnsan, hayatı boyunca üç önemli karara imza atar:

Okul; -istersen üç üniversite bitir-

Meslek; -sektörden sektöre koş, istersen çalışma evde otur-

Evlilik; -istersen elli kere evlen ayrıl. -

Bizzat kişinin kendisini ilgilendiren bu karar verme yetisi, ne hikmetse % doksan dokuz nokta dokuz aile heyetinden geçer. Çünkü kaç yaşında olursanız olun, büyüklerin yanında kendinizle ilgili bir kararı alamayacak kadar yetersizsinizdir. Bu düşüncedeki insanların; yaşamın, sadece soluk alıp vermek olduğunu sanan bir zavallılar sürüsü olduklarını düşünüyorum.

Dünyaya geliş amaçlarının üremek ve tüketmekten ibaret olduğunu sanan birçok insan var. Öldükten sonra geri gelme ihtimallerinin, bana göre yüzde sıfır olduğu bu fani hayatta, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamalarına da anlam veremiyorum. Daha çok para, mal mülk, mevki... Bitmiyor! Dünyaya yerleşme planımız, bitmiyor. Gidiyor olmamıza rağmen...

Ailem demişken! Hikâyem zaten benim ailemle başlıyor ve diğer ailelerle de devam ediyor. Ben buna aileler arası dayanışma diyorum.

“Biz oğlanı özel okula verdik komşum. Sizinki hala kazanamadı mı?” Aslında dayatma daha doğru olurdu öyle değil mi? Aileler arası dayatma!

“Biz kıza söz kestik. Sizin kız için, “Yazık evde kaldı” diyorlar.”

Ayol evde kaldı diye bahsi geçen kız daha yirmi yaşında. Direte, direte bir hal oldunuz.

“Söz kestik”, kestik burada çok doğru kullanılmış. Koyun keser gibi kesip atıyorlar gençleri. Aman geri dönüşü olmasın! Biz kurbanımızı kestik. Cennete mi gider cehenneme mi orasını Allah bilir.

Asıl gerçek de tam olarak burada ortaya çıkıyor. “İstemediğin bir hayatı, istiyormuşsun gibi yaşamaya çalışmak”. Hiçbirimiz tam olarak istediğimiz yerde değiliz. Ailelerin diretmesi ve toplumun inceden inceye baskısı ile nerede isterlerse orada yeşilleniyoruz.

Çünkü bizler toplumun harcadığı çocuklarız...



Bu yazı 1161 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

YouTube ArdahanTV Kanalımızı İzliyor musunuz?


YUKARI