Genç bir kız, biri zengin biri fakir iki erkek arasında kalır. Artık bir tercih yapması gerekir ve para için zengin adamı seçer.
Evlenip çoluk çocuğa karışırlar. Hayatı refah içinde geçer ama hiç mutlu değildir. Çünkü ne bir sevgi ne de aşk vardır eşiyle aralarında. Ömrü sevgiye hasret geçer.
Gel zaman git zaman kocası onu başka bir kadın için terk edip gider. Çocukları da kendi hayatlarını kurup yuvadan uçar. Beklenmedik bir anda ecel çalar kadının kapısını, dermansız bir hastalığa yakalanır.
Son anlarında da yanında en yakın arkadaşı vardır. Zaten bütün yaşamına yakından şahit olmuştur. Sadık dostu ölmek üzere olan arkadaşına hayatının sorusunu sorar. “Dünyaya bir daha gelsen tercih hakkını hangi gençte kullanırdın?”
Hayatını mutsuzluk içinde geçiren kadın, hiç düşünmeden "Yine aynı kişiyi seçerdim." der.
Arkadaşı şaşkınlığını gizleyemez ve " ama o buna değmedi çok mutsuz yaşadın." diye cevap verir.
Yaşlı kadın derin bir iç çektikten sonra arkadaşına öğretisini anlatır...
"Biz insanlar, sahip olmadıklarımızın sahip olduklarınızdan daha değerli olduğunu sanırız. Sevgi dolu fakir bir hayatı seçseydim eğer bu kez de paranın yokluğu beni mutsuz etmeyecek miydi?
Dünyaya bir daha gelmeyeceğimi biliyorum. Gelme şansım olsa ve içimde ukde kalan fakir genci seçip onunla evlensem ve yine mutsuz olsam geriye seçeceğim başka tercih kalmayacaktı. Ölürken içimde bana teselli olan ‘belki geri dönerim’ umudu içimi zerre kadar aydınlatmayacaktı. En azından şimdi, fakir genci tercih etseydim daha mutlu olurdum düşüncesiyle ölüyorum. Bu da acımı daha dayanılır kılıyor...”