Zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 8 Mart 2009 tarihinde İran'a yapacağı gezi öncesi bir basın açıklaması yapmış ve Kürt sorunu ile ilgili '' 2009 yılında çok güzel şeyler olacak,, diyerek, yıllarca adı konmamış kirli bir savaşın sona ermesi için umut kırıntıları dağıtmıştı.
Sanırım Cumhurbaşkanı bu açıklamayı 2009 yılında PKK'nın Avrupa'daki üst düzey temsilcileriyle, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan ve ekibinin Oslo'da yaptığı görüşmeler neticesinde elde edilen argümanlara dayanarak yapıyordu. Takip eden yıllarda da bu görüşmeler karşılıklı yoğunlaştırıldı ve ÇÖZÜM SÜRECİ adına ciddi çalışmalar için önemli kazanımlar elde edildi. Oslo'da bu görüşmeler yapılırken, Türkiye'de de özverili çalışmalar hız kesmeden devam etmiş ve baş döndürücü bir safhaya taşınmıştı. Öncelikle örgütün İmral'da tutuklu bulunan Önderi Abdullah Öcalan'la Devletin süregelen görüşme trafiği hızlandırılmış, izlenecek yol haritası üzerinde önemli mesafelerin kat edilmesi sağlanmıştı. Daha sonra ki aşamalarda Devlet yetkilileri tarafından bilgi alışverişi bağlamında PKK'nın Kandil'de bulunan ve örgütün silahlı unsurları üzerinde büyük etkinliği olduğu tartışma götürmez kadrolarıyla temasa geçildi. Abdullah Öcalan ve Kandil ile yapılan görüşmeler sonucunda iyi bir hava yakalanmış, Parlamentoda bulunan HDP de sürece dâhil edilerek, siyasi irade gücünden istifade edilmeye çalışılmıştı. ÇÖZÜM SÜRECİ adı altında açılan bu yeni sayfa bir süre sonra meyvesini vermiş, 16 Kasım 2013 tarihinde Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla 34 PKK üyesi Habur'dan giriş yaparak, ilk olumlu adımın atılmasını sağlamıştı. 30 yıllık bir sorunun ortadan kaldırılarak toplumsal barışın sağlanması elbette bu kadar kısa bir zaman dilimi içerisine sıkıştırarak nihai hedefe ulaştırmak beklenemezdi. 30 bin insanın hayatını kaybettiği kirli bir savaşın bıraktığı enkazı kaldırmak ve insanların parçalanmış acılar sarmalındaki duygularını tamir etmek o kadar kolay değildi. Ayrıca bu sürecin sağlıklı devam ederek sonuç endeksli ilerlemesini istemeyen karanlık güçlerin bertaraf edilmesi hadisesi en büyük engeldi. Çünkü ne zaman süreçle ilgili olumlu bir gelişme kaydedilse, mutlaka halkların en hassas olduğu noktalarda provakatif eylemler yapılır ve toplumun direnci kırılmaya çalışılmıştır. Büyük bir kararlılıkla başlatılan ÇÖZÜM SÜRECİ zaten kısa dönemde ortadan kaldırılması öngörülmüyordu. Bu proje uzun vadeli bir süreçti ve kat edilmesi gereken çok yol gerektiriyordu. Kamuoyunu buna hazırlanmak hiç kolay değildi ve çok zaman alacağı gerçeği de ortadaydı. Masada bulunan taraflar bu bilinçle hareket etmiş ve toplum barışı saikıyla meseleyi sahiplenilerek sabote edilmesine müsaade etmemeye gayret etmişlerdi. Ayrıca toplum kanaat önderleriyle görüşmeler yapılmış, akil adamlar gurubu oluşturularak ülke genelinde süreçle ilgili bilgilendirme çalışmaları yapılarak, top yekûn bir ikna yöntemi devreye sokulmuştu. Tamamlanan alt yapı çalışmalarından sonrasında Abdullah Öcalan'ın hazırladığı ve Dolmabahçe mutabakatı olarak adlandırılan Metin hükümet temsilcileriyle HDP temsilcileri arasında yapılan görüşme bir basın toplantısıyla açıklanmış ve artık silahların edbediyen gömülmesine ramak kaldığının müjdecisi olmuştu. Okunan bu metinle birlikte HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın dediği gibi barışa sadece bir adım kalmıştı. Çünkü Abdullah Öcalan okunan bu mutabakatın hemen ardında PKK'ya silah bırakmak için kongre tarihini verecek, 30 yıldır devam eden bu kirli savaş bitirilmesi talimatını verecekti. Yaşanan bu olumlu gelişmeler halklar tarafında büyük bir kabul görürken, iyimser bir atmosferin oluşmasını da sağlamıştı. Oluşan bu iyimser hava çatışmazlık dönemini daha da anlamlı kılmış, olayları sıfır seviyelerine kadar indirmişti. Artık ne dağdaki gerillada, ne de kışladaki askerden cenaze haberleri gelmiyor, analar hiç bir endişe duymadan ve gönül rahatlığıyla kınalı kuzularını askere yolluyorlardı. Ve artık analar ağlamıyordu. Olayların bıçak gibi kesilmiş olması toplumda galiba güzel şeyler olacak algısını geliştirmiş, BARIŞ'ın artık dünden daha yakın olduğu umudunu geliştirmişti.
Ülkede devam eden çatışmazlık süreciyle birlikte biraz olsun huzur ortamı oluşmaya başlayınca karanlık güçlerin huzuru kaçtı ve tırnaklarını kemirmeye başladılar. Buna daha fazla tahammül etmediler. Derslerine çalışarak, kaldıkları yerden devam kararı aldılar ve beliren huzur ortamını sabote ederek, yeniden ülkeyi kaos sarmalının içine sürüklemenin hesabına yoğunlaştılar. Tetikçi katiller önce HDP'nin Diyarbakır mitinginde boy gösterdiler. Yetmedi Suruç'ta katliam yaparak 32 insanı katlettiler. O da Yetmedi, iki polis memurunu uyurken yataklarından kahpece infaz ettiler. Senaryo çok iyi hazırlanmış olacak ki, akabinde Türk silahlı kuvvetleri uzun bir süreden sonra Kandil ve Kuzey Irak kamplarına operasyonlara başlamasıyla devam etti. Bunun hemen sonrasında KCK yürütme konseyi başkanı Murat Karayılan da bir basın açıklamasıyla çatışmazlık sürecinin sona erdirdiklerini ilan etti. Yıllarca emek verilerek üzerinde çalışılan çok önemli bir proje bitme aşamasına gelirken, ne yazık ki, bugün yine başa dönmüş olduk ve yine tabutlar memleketin her köşesine gelmeye başladı. Olan yine kınalı kuzulara oldu ve yine analar ağlamaya, yüreklere kor ateşler düşmeye başladı.
Şimdi büyük bir endişeyle herkes birbirine soruyor 90'lı yıllara döner miyiz diye... Şunu çok iyi okumak gerekiyor ki, Hakkâri'de şantiye basan özel hareket polislerinin 20 ye yakın sivil insanı gözaltına alması ve hepsini yerlere yatırarak '' Türk'ün gücünü göreceksiniz,, gibi 12 Eylül varı görüntülerin yaşanmasına sebep olması, bu endişeleri söylemeye dilimiz varmıyor ama evet görünen tablo budur gibi. O görüntüleri seyrederken 12Eylül Faşist darbe hareketi ile birlikte Diyarbakır zindanlarında yaşanan korkunç ve insanlık dışı uygulamaları hatırlamamak mümkün değil. İşte o kirli güçlerin istediği tam da budur.
Artık bu saatten sonra çözüm sürecini kim bozdu diye kafa yarmayalım. Kim ve kimler bozdurdu, bunda kimler nemalanıyor, ona bakmak lazım. Mevcut süreç bitmiş olsa bile, her şeye rağmen Türkiye'de bütün halklar BARIŞ, HUZUR ve KARDEŞLİK istiyor. Çünkü Demokrasi temelinde sağlanacak Barış ve kardeşlikten başka hiç bir alternatifimiz yok. Bütün halklar olarak bunu böyle okumalı ve ortak akılla hareket ederek Abdullah Gül'ün sarf ettiği '' Güzel şeyler olacak,, sözünü anlama yürekliliğini ortaya koymalıyız.