Reklam
Bugun...
YENİ MAHALLE KÖPRÜSÜ VE HATIRLATTIKLARI


Osman Kamacı Çizgi
osmankamaci@hotmail.com
 
 

Her sabah olduğu gibi, o gün yine erken kalkmıştım. Ayaküstü bir şeyler atıştırmış,  okula gitmek için son hazırlıklarımı yaparak işleyeceğimiz dersler için gerekli olan kitap ve defterlerimi çantama koyarak lise yoluna doğru hareket etmiştim. Ancak daha oturduğumuz evin önünden akan derenin üzerindeki köprüyü henüz geçmiştim ki, komut veren gür bir sesle irkilmiştim.

           _ Dur kıpırdama... Bir anlık şaşkınlık geçirmiş, büyük bir korku dalgasının bedenimde yayıldığını hissetmeye başlamıştım. Karşımda bir asker vardı ve elindeki silahı bana doğru doğrultmuştu. Askerin sert ve itaatkâr ses tonunu doğrulttuğu silahıyla bütünleştirince, elim ayağım boşalmış, öylece kala kalmıştım.

            _ Ellerini başının üstüne koy ve yere yat... Kocaman bir emir kipini haykıran bu sesin bende uyandırdığı korku katsayısının fazlalığı incinmiş çaresizliğimin son çırpınışı gibiydi. Her gün hiç bir sorun yaşamadan kullandığım bu yalda şimdi neler oluyordu anlayamıyordum. Verilen emre itaat etmek için ellerimi havaya kaldırdığımda, elimdeki siyah çanta yere düşmüş, içinden fırlayan kitaplarımın her biri bir etrafa saçılmıştı. İçinde bulunduğum durumdan dolayı kitapları düşünecek ne halim, nede fırsatım kalmamıştı. O an yapabildiğim tek şey, bu berbat durumu bir yere koyabilmekti. Ama ne yaparsam yapayım, bütün bunları bir yere sığdıramıyordum. Israrla yere yatmamı emreden askeri daha fazla kızdırmamak için ürkekçe ve ellerim havada yüzükoyun yere yatmaktan başka çaremin olmadığını algılamış, hemen oracıkta uzanıvermiştim. Sere serpe haldeyken başımı kaldırıp baktığımda,  askerin doğrulttuğu silahın soğuk namlusunu sırtıma dayadığını görebiliyordum. Sanki yere yatırılan 17 yaşında bir çocuk değil, bir düşman askeriydi. Bu ne menem bir durumdu. Bu ne berbat bir şeydi böyle. Yetmemiş olacak ki ikinci ve üçüncü namlularında makul hedefe doğrultulmuş olduğunu hissettim. Ve çok geçmeden her an ateşlenmeye hazırmış gibi bir pozisyonda bekleyen askerler arasında heyecanlı bağırışlar başladı. Hiç biri susmuyordu, her biri bir soru soruyordu ve hangisine nasıl cevap vereceğimi düşünemez olmuş, bu durumdan bir an önce kurtulmak için dualar etmeye başlamıştım.

              _ Sokakta ne işin var?

              _ Nereye gidiyordun?

              _ Sen bilmiyor musun sokağa çıkma yasağı var?

Neye uğradığımı şaşırmış, anlaşılır anlaşılmaz garip sesler çıkararak askerlere derdimi anlatmaya çalışmıştım. Üstümü aradılar ve tekrar bir emirle ayağa kalkmamı söylediler. Tam boğulacağımı düşündüğüm bir sırada gelen bu komut ciğerlerime derin bir nefes çekememe yardımcı olmuş, korkunç bir kâbustan uyanmamı sağlamıştı.  Anlaşılan oydu ki aradıkları makul şüpheli olmadığıma kanaat getirmiş ve okula gitmek için sokakta olduğumu inandırıcı bulmuşlardı. Böylece yeni mahalle köprüsünde silahların soğuk namlularını ensemde hissettiğim o anlatılmaz dakikaların ızdırabından kurtulmuş, ikinci bir emre kadar sokağa çıkmamam tembih edilerek eve yollanmıştım. Hiç zaman kaybetmeden ve seri bir şekilde etrafa saçılan kitaplarımı topladım ve ayağımın dibinde duran siyah çantama yerleştirerek gerisin geri eve döndüm.

                 Eve gittiğimde adeta konuşma yetilerimi yitirmiş, sus pus olmuştum. Bir süre olduğum yerde hareketsiz kalmış, rahmetli ninemin durmadan sorduğu soruları cevapsız bırakmıştım. Yola bakan penceremizden yüzükoyun yatırıldığım yeri seyrederken, askerlerden başka hiç kimsenin sokakta olmadığını görüyordum. Demek ki sokağa çıkma yasağı böyle bir şeydi... Demek ki darbeci Generallerin sağ görüşlü, sol görüşlü ayırt etmeksizin yüz binlerce kişiyi gözaltına aldığı ve yine yüzlerce insanın hapishanelerde işkencelerle katlettirdiği ve 16 yaşındaki Erdal Eren gibi çocukların yaşını nazarı itibara almadan ( idam edilmesi için mahkeme kararıyla yaşı büyütülerek infaz edilmişti) kıyımına başladıkları sürecin ilk sabahıydı...

            '' Netekim ,, 12 Eylül 1980 tarihinde Generaller tarafından yönetime el konulmuş. Darbeyle birlikte Meclis fes edilmiş, hükümet alaşağı edilerek, Demokrasiye on yıllar geçse de telafisi imkânsız zararlar verilmişti. 36 yıl geçtiği halde Türkiye'nin bugün hala 12 Eylül'ün getirdiği anti demokratik darbe anayasasıyla idare ediliyor olması bunun en iyi örneğidir.

                 Dün gece, bu ülkenin yapı taşlarını yerinden oynatan ve yine bu ülkenin tüm dengelerini altüst ederek halklarına acıların babasını yaşatan Kenan Evren'in 98 yaşında ve aylardır tedavi gördüğü hastanede öldüğü duyuruldu. Ardahan yeni mahalle köprüsünde o günün sabahında yaşadıklarımla, Erdal Eren'in o çocuksu bakışlarını hatırladıkça, darbenin bir numaralı Generallerinden Kenan Evren'in cenazesi Devlet töreniyle mi,  yoksa askeri törenle mi defin edilsin tartışması kamuoyu tarafından hak ettiği tepkiyi görmesi sevindiriciydi. Türkiye halklarının takınmış olduğu bu tavır, belki 12 Eylül süreciyle birlikte yaşanan acıları dindirmeyecektir, ''NETEKİM,, Darbeci zihniyetlilere karşı sergilenen onurlu ve kararlı duruşun en güzel işaretiydi.            



Bu yazı 3995 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR

YouTube ArdahanTV Kanalımızı İzliyor musunuz?


YUKARI