İŞ-İT denen belanın çıkmasından bu yana toplu ölümlerle sarsılmaya devam eden dünaya bu belayı yaratanlarıda yoğun şekilde tartışıyor..
Ortadoğu’yu ellerinden tutmak isteyenlerin Irak’la başlayıp, bölge ülkelerini halaç pamuğuna çevirdiği bir süreçte önce Suruç’ta, ardından Ankara’da çirkin yüzünü gösteren İş-İT en sonda kanlı yüzünü Paris’te ortya koydu..
Terörün adeta de bir sektör haline geldiği dünya da bunu yaratanların acı da olasa altında kaldığını da gördüğümüz bir dünya da dikta rejimlerinin bu sorunların başlıca sorumluları olduğunu da biliyoruz.
Demokrasiyi İş-İT gibi örgütlere kurban edenlerin amacının bu tür cani örgütler aracılığı ile korku imparatorluğu kurmak ve ardından diktalarının devamını sağlamaktır. Bunu yapamanaynalara da illa ki bir bela bulaştırılır, işin içinde çıkalamaz hale getirilir..
İşte son olarak Ankara-Paris Hattı denecek olan toplu ölümlerin yaşandığı güzelim dünyayı şimdiden ceheneme çevirenlerin bunun bedelini er yada geç ödeyeceklerdir.
Hatta ödemeyede başladılar gibi..
Çünkü Fransa’nın başta Cezayir’de olmak üzere Fransa gibi ülkelerin Afrika’da, Ortadoğu da neler yaptığını herkes iyi biliyor.. Kısacası Fransa gibi ülkelerin kuyruğuna takılıp, hamile kadının, çocukaların ölümüne neden olanlarında rahat olamayacağı bir dünyanın eşiğine gelindiği şu günlerde Ankara-Paris, Ankara ve diğer başkentler arasında kurulacak olan G-20 köprüsü değil, samimi insanlık köprüsüdür..