Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü.

Güne uyandığımız sabah gördüğüm ilk haber; Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal Afgan ev sahibi tarafından, “Afganistan’dan akrabalarımız gelecek” denilerekten evden çıkarılmış.

Serbest çağrışımlarım:

• Gültekin Uysal’ın bile başına geldiyse…
• Almanya değil miydi o yahu?

İkinci haber: Abdurrahman Dilipak Akit’teki yazılarına son veriyormuş, Akit TV’deki programından da ayrılması istenmiş. Gerekçesi de eleştirileriymiş.

Serbest çağrışımlarım:

• Kararın üstünde bir karar
• Göklerden gelen karar
• Descartes; değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
• Ying yang: her şey zıttıyla kaimdir, dönüşüm kaçınılmazdır.
• İhtilal Satürn gibidir, kendi evlatlarını yer (Bizdeki hali; devrim önce kendi çocuklarını yer.)

Satürn, Yunan mitolojosindeki titanlardan birinin adıymış. Çocukları tahtına geçmesin diye, doğduklarında onları mideye indiriverirmiş.

Masumiyet Müzesi’ndeki, “Ne kadar da estetik bir ağrı kesici reklamı” diye hayranlıkla incelediğim, ‘Aşk acısının anatomik yerleşimi’ni gösterir afiş geldi aklıma.

Fotoğrafını buraya bıraktığım afişin üzerinde, iç organları görünen bir insan resmi var.

İç organların her birine numara verilmiş ve aşk acısının sırasıyla hangi noktalara ağrı verdiği yazılmış.

Buna göre 1’den 11’e kadar rakamlar bulunuyor. 1 mide boşluğu civarına denk geliyor (sanırım herkes bilir bunu) ki acının en ilk ve şiddetli hissedildiği yer, 11 ise başa. Söz konusu ağrı kesici bu ağrıları dindiriyormuş. Hayatımda gördüğüm en estetik reklam afişi.

Serbestleri çağrıştırırken aklıma bir soda reklamı repliği geliverdi:

• Devrim önce kendi evlatlarını yer
• ‘Satürn sodaları’…
• Evlatlarınızı bile hazmettirir.
• İlkçağlardan kalan insanlık mirası…
• Not: Yedikten 1 saat sonra içiniz.  

Afiyet olsun!(?)